Mütevazi şekilde dolu olan dolmuş ilerlerken kaptan ani bir
hareketle ''DÜRÜMCÜ BEDRİ-DİKKAT ALIŞKANLIK YAPAR'' isimli tabelanın önünde
durdu. Minibüs çalışır haldeyken orta kapıyı -fausssssttt- şeklinde açarak
aşağı atladı ve her tarafından esnaflık akan Dürümcü Bedri'ye elini uzattı.
Bedri ocağa doğru kısa bir dönüşle bir şeyler söyledi ve sonra bizim kaptanla
bir anlık bakıştılar ve bedri elini kaldırarak ''iki olsun'' işaretini yaptı.
Dolmuştaki diğer insanlarla birlikte Bedri'yi ve bizim kaptanı rölantideki
motorun sarsıntısından titreyen camların arkasında bekliyorduk. Bedri dürümleri
sararken kaptan ''koy be yau tadı başka türlü çıkmıyor'' isimli jestini tüm
havaya uygun şekilde icra etti. Bedri'nin birisinin ciğerli olduğunu tahmin
ettiğim ekstra soğanlı dürümleri büyük bir ustaklıkla yuvarlayarak kağıda sarıp
poşetlemesi ve poşete arada bir de ayranı sıkıştırıvermesi hayranlık
uyandırıcıydı. Yaklaşık 4 dakika sonra kaptan elinde poşetle minibüse atlayarak
bize küçük bir bakış fırlattı. Evet onun için küçük ama bizim için büyük bir
bakıştı. Hiçbir şey diyemedik. Beklerken de hiç ''cık cık - pufff'' sesi de
duyulmamıştı zaten. Şüphesiz patron oydu. Koltuğuna oturdu, dürümün birinin
kağıdını sıyırdı, vitesi ''çtang'' diye bire takmasıyla birlikte metalik ses
dolmuşun şaftından kalbimize kadar uzanmıştı. Kaptan, ayranı baş parmağıyla
delerek kafasına diktiği anda dikiz aynasından son kez bizlere baktı ve
dolmuşun ilerlemesiyle havayı hoş bir soğan ve et kokusu kaplamaya başladı.